Pazarlama iletişimi , tüketici davranışı ve ikna psikolojisi
Pazarlama iletişimi ile ilgili anahtar kavramlarını tanımlamak.
Pazarlama, bireysel ve örgütsel ihtiyaçları ve istekleri tatmin etmek üzere, belli bir bedel karşılığı değiş-tokuş edilecek fikirlerin, mal ve hizmetlerin biçimlendirilmesi, fiyatlandırılması, tanıtılması, dağıtımı gibi süreçlerin araştırmaya ve planlamaya dayalı şekilde yönetilmesidir. Pazarlama iletişimi müşterilerin isteklerini ve ihtiyaçlarını teşhis etmek, uyarmak veya tatmin etmek için markalarla ilgili bilginin ve anlamın kitlesel ve birebir iletişim araçlarıyla aktarımıdır. Pazarlama iletişimi reklam, satış promosyonu, doğrudan pazarlama, kişisel satış ve halkla ilişkiler olmak üzere beş unsurdan oluşmaktadır.
Tüketicierin davranışları ile ilgili karar verme sürecinde geçtikleri adımları ve bu süreci etkileyebilecek bilişsel ve psikolojik etmenleri tanımlamak.
Tüketici davranışı, insanların ihtiyaçlarını ve isteklerini tatmin etmelerini sağlayacak mal ve hizmetleri aramaları, seçmeleri, satın almaları, kullanmaları ve çöpe atmalarını kapsar. Bu süreç beş temel basamaktan oluşmaktadır: 1) problem teşhisi, 2) bilgi arayışı, 3) alternatif değerlendirme ve bütünleştirme, 4) satın alma kararı, 5) satın alma sonrası değerlendirme.
Tüketicilerin davranışlarını etkileyebilecek çeşitli psikolojik ve bilişsel etmenler arasında güdüler, algılar ve tutumlar bulunmaktadır.
Güdüler (motivasyonlar) satın alma davranışını başlatan, satın alma amacını ortaya çıkaran ve insanı eyleme yönelten güçlerdir. Algılama, duyu organlarına çarpan çevresel uyaranların farkına varılmasını ve yorumlanmasını ifade eder. Tutumlar ise bireylerin nesneler ve durumlar hakkında yaşantı ve deneyimleri sonucunda edindikleri sürekliliği olan düşüncelerdir.
Tutumların işlevlerini ve tüketicilerin karar verme sürecindeki yerini açıklamak.
Tutumların bireyler için çeşitli işlevleri vardır. İşlevsel Tutum Kuramları bu işlevleri 1) yararcı işlev, 2) değer ifade eden işlev, 3) ego savunucu işlev, ve 4) bilgi kazandırıcı işlev olarak dört kategoriye ayırmıştır.
Tutumların üç bileşeni bulunmaktadır: Bilişsel (inançlar), duygusal (yargılar) ve davranışsal (eğilimler). Çok Özellikli Tutum Modeli’ne göre tüketicilerin bir ürünü satın almak gibi bir davranışta bulunma ile ilgili tutumları, tüketicinin o davranışta bulunmanın yaratacağı sonuçlar (s) ile ilgili inançları (i) ve bu sonuçlar (s) hakkında- ki yargısı (y) sonucunda oluşur.
Tutumlar ile davranışlar arasındaki ilişkiyi inceleyen çeşitli davranış modelleri arasında öne çıkan bir model Planlanmış Davranış Kuramı tarafından sunulmaktadır. Bu modele göre bir kişinin bir davranışta bulunma eğilimini etkileyen üç ana etmen bulunmaktadır: tutumlar, öznel normlar ve davranışsal kontrol algıları.
Hatırlanması gereken bir nokta, davranışların Planlanmış Davranış Kuramı’nın öngördüğü kadar detaylı bir düşünme (tutumları, inançları tartma) süreci sonucunda ortaya çıkmak yerine ani kararlar sonucunda ortaya çıkabileceğidir.
Tutumların değiştirilmesinde kullanılan iletişim stratejilerini tanımlamak.
Pazarlama iletişimi ve reklam için yapılan harcamaların önemli bir kısmı tüketicilerin tutumlarını ve inançlarını değiştirmeye yönelik kampanyalar içindir. Planlanmış Davranış Kuramı gibi kuramlar çerçevesinde tüketicilerin tutumlarını değiştirmeye yönelik dört ana stratejiden bahsedilebilinir.
1. Tüketicinin çeşitli ürün özelliklerine atfettiği değeri değiştirmek
2. Marka hakkındaki inançları değiştirmek
3. Marka tutumlarını (değerlendirmeleri) değiştirmek
4. Davranışsal eğilimleri ya da davranışları değiştirmek Sosyal Yargı Kuramı’na göre, bireylerin bir konu ya da nesne hakkındaki tutumları kendilerini o konu ile ne kadar bağlantılı gördükleri ile yakından ilgilidir. Bu kurama göre, bireylerin tutumla
rı üç alandan birinde olacaktır: 1) kabul etme alanı, 2) bağlantısızlık alanı, ve 3) reddetme alanı. Bireyler için makbul olan, kendilerine sunulan savların kabul etme alanı merkezine yakın olmasıdır.
Detaylandırma Olasılığı Kuramı’na göre iknaya yönelik, merkezî ikna yolu ve çevresel ikna yolu adı verilen iki yol bulunmaktadır. Merkezî ikna yolu söz konusu olduğunda ikna edici iletişimin içeriği (verdiği bilgilerin kalitesi) önem kazanmakta iken çevresel ikna yolu söz konusu olduğunda tüketicinin yüzeysel ipuçları (reklamda çekici bir model kullanmak, görsel ve ses kurgusu güzel bir reklam filmi yapmak gibi) ile ikna edilmesi daha mümkün olacaktır.
Denge Kuramı’na göre bireyler tutumlarının bilişsel ve duygusal bileşenlerinin birbirleri ile tutarlı olmasına çalışırlar. Tutumları değiştirmeye yönelik iletişim stratejileri sıklıkla bu iki bileşen arasında dengesizlik yaratarak kişilerin tutumlarında değişiklik yaratmaya çalışır.
Bilişsel Çelişki (Uyumsuzluk) Kuramı’na göre kişiler bilişsel tutarsızlığa neden olan durumlarla karşılaştığında bu tutarsızlığı gidermeye çalışırlar. Bu çerçevede, pazarlama iletişimi açısından önemli olan bir kavram satm alma sonrası uyumsuzluktur. Bu kavram tüketicilerin satın alma davranışı sonrasında yaptıkları seçimden şüphe duymaları ile ilgilidir. Pazarlama iletişimi açısından, marka hakkındaki tutumların davranış sonrasında da olumlu tutulması önemlidir.
Pasif Öğrenme Kuramı’na göre, genel kanının tersine, öğrenme her zaman kişilerin önceden planlayarak yaptığı bir şey değildir. Pazarlama iletişimi açısından pasif öğrenme kavramı davranışı tetiklemek için tutumda değişiklik yapılmasının gerekli olmayabileceğini göstermektedir. Reklamları seyrederken daha önce duymadığı bir markanın varlığından haberdar olan bir tüketici için bu bilgi markayı denemek için yeterli olabilir. Burada da önemli olan satın alma davranışı sonrasında tutumların olumlu kalmasını sağlayacak iletişim stratejilerinin kullanımıdır.