2 Şubat 2013 Cumartesi

Psikoloji 5. ünite özeti

Sosyal psikoloji
Sosyal psikolojinin temel ilkelerini ve insanların psikolojik ihtiyaçlarına dair başlıca varsayımla­rını sıralamak.
Sosyal psikolojinin iki temel ilkesinden birincisi, dünyayı olduğu gibi değil olduğumuz gibi gördü- ğümüzdür. Algılarımızın, beklentilerimizin, şema­larımızın kendi gerçekliğimizi biçimlendirmede yadsınamaz bir rolü vardır. “Kendi kendini ger­çekleştiren kehanet” olgusu gerçekliğimizi yarat­madaki aktif rolümüzün en etkileyici örneklerin­den biridir. Sosyal psikolojinin ikinci temel ilkesi ise, sosyal etkinin her zaman ve her yerde oldu­ğudur. Yalnız başımıza olduğumuz anlarda bile, duygu, düşünce ve davranışlarımızı başka insan­ların ve toplumun içselleştirdiğimiz sesi etkiler. Sosyal psikologlar insanların üç temel psikolojik ihtiyacını vurgularlar. Bunlardan ilki, hayatımız üzerinde hâkimiyet sahibi olmaktır. İkincisi sev­mek, sevilmek ve ait olmak, üçüncüsü ise “ben” ve “biz”i değerli görmektir. Bu ihtiyaçların gide- rilememesi durumunda psikolojik ve fizyolojik rahatsızlıklar kaçınılmazdır.
Sosyal biliş kavramını ve temel prensiplerini açıklamak.
Sosyal bilişin konusu insanlar hakkında yargılara nasıl vardığımız, insanları ve davranışlarını nasıl anladığımızdır. Kişi algısını inceleyen sosyal psi­kologlar, insanların başkalarını çok kısa süreler­de, “ince davranış dilimleri”ne bakarak oldukça doğru bir şekilde tanıyabildiğini gözlemlemişler­dir. Fiziksel özellikler de kişi algısını etkiler. “Gü­zel olan iyidir” kalıpyargısı uyarınca, daha güzel insanlarda daha olumlu kişilik özellikleri görme­ye yatkınızdır.
İnsanlar çoğu zaman “bilişsel varyemez”ler- dir-sosyal bilişlerini kullanırken gereğinden faz­la enerji sarf etmek istemezler. İnsanları algılar­ken şemalardan çok yararlanırız. Şemalar, olgu­lar hakkında zihnimizde var olan basitleştirilmiş resimlerdir. İnsanlarla iletişirken onları hangi şe­ma çerçevesinde algıladığımız neye dikkat ettiği­mizi, neyi hatırladığımızı ve nasıl tepki verdiği­mizi etkiler.
Sosyal bilişin bir parçası olarak insanların davra­nışlarını açıklamaya çalışır, içsel ya da dışsal atıf­larda bulunuruz. İçsel atıf, davranışın sebebini kişinin içsel özelliklerinde görür. Dışsal atıf yap­tığımızda ise olayın sebebini kişinin dışında ka­lan, çevresel faktörlere bağlarız. Başkalarının davranışlarını genelde dışsaldan çok içsel atıflar­la açıklamaya yatkınızdır-buna temel atıf hatası denir. Başarılarımızı içsel ve kalıcı, başarısızlıkla­rımızı ise dışsal ve geçici atıflarla açıklama eğili­mimiz ise “kendine yontan atıf hatası”dır.
Sosyal etki kavramını ve türlerini tanımlamak.
Sosyal etki, başkalarının duygu, düşünce ve dav­ranışları üzerinde söz sahibi olmaktır. İki farklı sosyal etki türünü birbirinden ayırırız: İnsanlar “bilgilendirici sosyal etki” altında kaldıklarında, bunun kökeninde doğru davranışın ne olduğunu başkalarından öğrenme ihtiyacı vardır. “Normatif sosyal etki”de ise etki altında kalmanın sebebi grup tarafından kabul görmek, dışlanmamak ar­zusudur. Asch deneyi normatif sosyal etkinin gü­cünü gözlerimizin önüne sermiştir.
İtaat, bireyin kendine bir otorite figürü tarafından yöneltilen talebe uymasıdır. Milgram deneyi, şa­şırtıcı bir şekilde çoğu insanın kör bir itaat uğru­na başkalarına zarar verebileceğini göstermiştir. Sosyal kolaylaştırma, sosyal kaytarma ve grup kutuplaşması da sosyal etkinin değişik türlerin- dendir. Sosyal kolaylaştırma, başka insanların varlığının iyi olduğumuz konulardaki perfor­mansımızı iyileştirmesidir. Sosyal kaytarma, şah­si çabamızın teşhis edilmeyeceği durumlarda başka insanların varlığının motivasyonumuzu ve gösterdiğimiz eforu düşürmesine denir. Grup kutuplaşması ise grup içi etkileşimlerin grubun başlangıçtaki eğilimlerini aşırılaştırmasına veri­len isimdir.
Saldırganlık ve yardım davranışlarını arttıran ve azaltan faktörleri listelemek.
Saldırganlığın genetik ve biyolojik bir yönü var­dır. Yüksek testosteron düzeyi saldırganlıkla ya­kından bağlantılıdır; nitekim nüfusun testosteron düzeyi en yüksek grubu olan genç erkekler, sal­dırganlık ve şiddet içeren suçların bir numaralı failidirler. Öğrenilmiş faktörler de saldırganlığı arttırır: Aile içinde ve medyada şiddet davranışlarina tanık olmak saldırgan davranış için bir risk unsurudur. Bunların yanı sıra psikolojik ve çev­resel rolü önemlidir. Kendini engellenmiş ya da küçük düşürülmüş hissetmek saldırganlığı arttı­ran temel psikolojik süreçlerdendir. Keza sıcak hava, kötü kokular, gürültü, kalabalık, hava kir­liliği, sigara dumanı gibi rahatsızlık verici çevre şartları ve ortamda saldırganlığı tetikleyecek si­lah gibi nesnelerin varlığı da saldırganlığı arttırır. Son olarak, kültürel normların değişik saldırgan­lık ve şiddet davranışlarını ne ölçüde kabul edi­lir bulduğu da bireylerin bu davranışlarda bulu­nup bulunmamasını etkiler.
Yardım davranışını arttıran psikolojik faktörlerin başında empati düzeyi yüksek ve kendini başka­larının refahından sorumlu hisseden bir insan ol­mak yer alır. Ancak durumsal faktörler de birey­lerin yardım edip etmeme kararlarını belirler. Ör­neğin yardıma muhtaç kişinin bir yönüyle bize benzemesi, acelemizin olmaması, iyi bir ruh hali içinde olmamız yardım davranışını arttırır. Bir acil duruma bizden başka çok sayıda insanla be­raber tanık olmak ise o duruma müdahale etme olasılığımızı düşürür.
Önyargı kavramını ve kökenlerini açıklamak.
Bireyler hakkında yalnızca ait oldukları gruba bakılarak ulaşılmış ve genellikle olumsuz tutum­lara önyargı denir. Önyargıların bilişsel, duygu­sal ve davranışsal boyutları vardır. Sosyal dünya­yı “biz” ve “onlar” ekseninde algılamaya nere­deyse programlanmış olmamız önyargıya yol açan temel faktörlerdendir. “Onlar”ı kalıpyargılar üzerinden algılamaya ve birbirine benzer görme­ye (dış grubun homojenliği yanılgısı) olan eğili­miz önyargıları körükler. Sosyal faktörlerin de önyargıya etkisi vardır - iş, para, eğitim gibi sı­nırlı kaynaklara ulaşmak için rekabet halinde olan gruplar birbirine karşı önyargılar geliştirebi­lir. Bazı grupların toplumda “günah keçisi” ola­rak görülmeye başlaması da önyargıları berabe­rinde getirir. Dış gruptan insanları tanımamak, bilmemek de, kalıpyargılar ve önyargıların sürüp gitmesine izin verir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder