2 Şubat 2013 Cumartesi

Çalışma sosyolojisi 5. ünite özeti

Çalışma Yaşamında Toplumsal Tabakalaşma ve Sınıf Tartışmaları
Toplumda eşitsizliklerin toplumsal kökenlerini ve bunların türlerini tanımlamak
Toplumsal eşitsizlik tüm toplumlarda verili bir kavramdır ve tarihsel olarak da tüm dönemlerde söz konusu olmuştur. Eşitsizlik genellik ekono­mik koşullar ile açıklanabilen bir kavram iken sosyolojik bakış açısından eşitsizliğe neden ola­bilecek çok sayıda unsur olabileceği açıktır. Bun­ların genel toplumsal görünümleri “tabakalaşma” kavramı ile analiz edilmeye çalışılmaktadır. Ta­bakalaşma salt ekonomik kaynaklara ulaşma ko­nusunda ortaya çıkan farklılıklar kadar, eğitim, cinsiyet, toplumsal statü, din veya ırk gibi kav­ramlar tarafından da şekillendirilebilir. Hatta ço­ğunlukla tabakalaşma biçimlerinde bu faktörle­rin birkaçı veya hepsi etkili olabilir. Bu nedenle tabakalaşmanın çok yönlü ve kompleks bir kav­ram olduğunun akılda tutulması önemlidir.
Tarihte ve dünyanın çeşitli toplumlarında görü­len tabakalaşma biçimlerini ve bunların evrimi­ni açıklamak
Toplumsal eşitsizlikler genellikle ilgili toplumun kültürel ve tarihsel koşulları tarafından şekillenir. Ancak yine de bu tabakalaşma biçimlerine yöne­lik tipolojilerden bahsedilebilir. Bu tipolojiler ay­nı zamanda evrimsel bir anlam da taşıyabilir. An­cak bu evrim sürecinin gevşek olduğu, aynı za­manda farklı tabakalaşma kriterlerinin bir arada bulunabileceğine de dikkat edilmelidir. Tarihteki en ilkel ve sınırları en rahat çizilen tabakalaşma biçimi köleliktir. Kölelik, köle ile efendi arasın­daki ilişkiden doğar ve genellikle efendiye ait üretim birimlerinde kölenin karşılıksız çalışması­nı içerir. Kölelikte en belirleyici unsur, kölenin emeği üzerinde bir mülkiyet hakkı tanınması ve bunun el değiştirebilmesidir. Kölelikten sonra görülen bir diğer tabakalaşma sistemi “kast”tır. Kast sistemi, temelde kölelikteki efendi - köle ilişkisinin toplumsallaşması ve belli gruplara gö­re bu rollerin tanımlanmasını içerir. Yine kölelik­te, sosyal hareketlilik imkânı bulunurken kast sisteminde katı bir roller kümesi mevcuttur ve bu roller kuşaklar boyu değişiklik göstermez. Kasta göre alt gruplara daha fazla toplumsal alan tanıyan buna karşılık kuşaklararası ilişkinin az çok benzer olduğu bir sistem de zümre sistemi­dir. Zümre sistemi doğuştan statülere dayanmak­la birlikte alt sınıflar ve üst sınıflar arası ilişkiler, hukuken belirlenmiştir. Yine toplumsal iş bölü­münde her bir grubun sahip olacağı görevler net bir şekilde ortaya konmuştur. Zümre sisteminde belirleyici olan toprak mülkiyetidir. Ancak top­raksızların emeği bu sisteme özgü olarak özgür­dür. Tabakalaşma sistemlerinde en çağdaş biçim, sınıflardır. Sınıflar genelde piyasa ilişkileri sonu­cunda ortaya çıkan toplumsal konumlara daya­nır. Ancak bu konumlar, diğer hiçbir sistemde olmadığı kadar akışkandır ve bireylerin hayatla­rında çokça değişebilir. Ayrıca toplumsal konum­ların dağılımında “kazanılmış statüler” diğer sis­temlerde olmadığı kadar belirleyici olmaktadır. Genellikle toplumların karmaşıklaştıkça ve geliş­tikçe, tabaka sistemlerinin de “sınıf”lara doğru evrileceği varsayılır.
 Toplumsal tabakalaşmaya ilişkin olarak ortaya atılan klasik kuramları ve bunlar arasındaki farklılıkları saptamak
Toplumsal tabakalaşma, çağdaş sosyolojinin te­mel ilgi alanlarından bir tanesidir. Bu konuda ol­dukça çeşitli görüş ve eğilimlerin olduğu görüle­bilir. Ancak bunları temelde iki dönemde incele­me olanağı mevcuttur. İlk dönem klasik kuram­lar olarak adlandırılır. Marx’ın, Weber’in kavram- sallaştırmaları ve bunlar arası farklılıklar ile ifade edilen bu dönemin temel özelliği kapsayıcı ol­ması, evrensel prensipleri gün ışığına çıkarma amacını barındırmasıdır. Ayrıca her iki ismin ça­lışmaları da soyut düzeyde kavramsallaştırma ça­bası kadar, tarihsel analizlere de imkân tanır. Bu­na karşın çağdaş kuramlar II. Dünya Savaşı son­rası dönemde Batı dünyasında refah devletleri­nin gelişimi, işçi hareketlerinin belli bir düzeye ulaşması ve teknolojideki hızlı değişimin ardın­dan ortaya konan görüşleri içerir. Temelde Marx ve Weber arasındaki farklar temel alınmaktadır. Ancak asıl amaç klasik kuramların çağdaş koşul­lardaki yetersizliklerini revize etmektir. Bu eği­limlerin yanı sıra sınıf kavramının çağdaş koşul­larda giderek gözden düşen ve işlevsiz hâle ge­len bir içeriğe sahip olduğunu ileri süren görüş­ler de mevcuttur.

Çağdaş toplumlarda tabakalaşma sistemlerinin değerlendiren görüşleri tartışmak
Daha önce değinildiği gibi, çağdaş kuramlar da­ha çok klasik tartışmanın revize edilmesini içerir.
Özellikle de Marx’ın fikirlerinin eleştirisi bunlar arasında belirgin bir yere sahiptir. Bunlar arasın­dan Dahrendorf, Marx’ın kuramının fazla kısıtla­yıcı ve deterministik olduğunu düşünür. Dahren- dorf’a göre Marx endüstri toplumlarında farklı sı­nıflar arası çatışmaya merkezî bir önem vermek­le haklı olsa bile; sınıf kavramını çok kısıtlı bir mülkiyet ilişkisi üzerinden tanımlamaya kalkmış­tır. Oysaki mülkiyet, sadece sahipliği değil, kon­trolü de kapsar ve çağdaş toplumlarda kontrol biçimleri oldukça belirleyicidir. Aron ise toplum­sal sınıf kavramının, fazlasıyla önem verilen içe­riğine eleştiriler getirmektedir. Aron’a göre sınıf çıkarının daha önünde gelen “demokratik hak­lar” tartışması mevcuttur ve sınıf üzerinden ana­lizler, kimi zaman bu temel amacı zedeler. Buna karşın sınıflar özellikle dezavantajlı grupların ses­lerini duyurabilmesinde işlevsel bir kategori ola­rak görülebilir. Gouldner ise 1970’lerdeki güncel gelişmelerin bir portresini çizme gayretindedir. Gouldner’e göre, sınıf yapısının belirleyici gücü çağdaş toplumlarda mavi yakalı - kol işçileri de­ğil, burjuvaziye alternatif olacak ve yeni bir top­lumsal gücü ifade eden teknik entelejensiyadır.
Bu yeni entelektüel temelli grup sahip olduğu teknik bilgi gücüyle yeni bir hâkimiyet dili kura­cak ve toplumu bu gereklere göre yeniden ör- gütleyebileceklerdir. Sınıf kuramında 1980 son­rası tartışmaların odak noktası karmaşık sınıf sis­temlerinin tanımlanabilmesidir. Bu konuda en önemli teşebbüs Goldthorpe’dan gelmiştir. Gold­thorpe, çalışan gruplarını gelir ve en önemlisi otonomi gücüne göre gevşek bir hiyerarşi içere­cek şekilde sınıflamıştır. Bu sınıflandırmada be­lirleyici unsur iş sözleşmesinin genel nitelikleri­dir. Goldthorpe bu şekilde Weberyen statü un­surunun net bir şekilde ortaya konabileceğini dü­şünmektedir. Bir diğer yaklaşım ise Marx’a daya­nır. Wright bu kuramında yeni sınıfsal gruplaş­maları sınıf haritaları yoluyla netleştirmek ister.
Ancak temel kriter, Goldthorpe gibi konum de­ğil; üretim sürecindeki sömürü ilişkilerinde han­gi rollere sahip olunduğudur.
 Sınıf ve toplumsal tabakalaşmaya ilişkin tartış­maların günümüz toplumlarının analiz edilme­sindeki rolünü açıklamak
Günümüz toplumlarında sınıf farklılıkları sadece üretim sürecindeki konumları ile değil sağlık, eğitim, cinsiyetler arası ilişkiler, siyasal katılım gibi çok farklı sorunların analizi için önemli bir dayanak noktasıdır. Ancak buna karşın sınıfların çok belirleyici olmadığını savunan eğilimler ve bunları destekleyecek gelişmeler de yok değil­dir. Bunların başında kimlik hareketleri gelir. Bu­na göre sınıflara dayalı bir ifade biçimi çağdaş toplumları anlatamayacak kadar dar biçimlidir. Gençler, kadınlar ve üretim sürecinde doğrudan temsil edilemeyen grupları kapsama şansı bulun­maz. Buna karşın kimlik hareketleri, üretim iliş­kilerinin değişken ve güvenilmez niteliğinden farklı olarak çok merkezli bir temsil imkânı ya­ratmaktadır. Ayrıca siyasal gelişmeler, teknolojik yenilikler ve aile yapısındaki dönüşüm gibi fak­törler kimlik hareketlerinin ifade gücünü sınıfla­ra nazaran güçlü bir şekilde etkilemektedir. Üre­tim sistemlerindeki ilişkiler, aynı zamanda günü­müz toplumlarında sayıları hızla artan geniş bir kesimi tanımlama şansına sahip değildir. Sınıflar altı olarak adlandırılan bu gruplar, emek piyasa­sından açık bir biçimde dışlanmışlardır ve yok­sulluk kronik bir hâl almıştır.
Bu grupların hak­larının ifade edilmesi ve konumlarının tespiti için sınıf yetersiz bir içerik oluşturmaktadır. Bu hızla yoksullaşan kitleler karşısında, konumları sınıfsal analize bağlı olmayan daha bağımsız bir iş gücü biçimi de yükselişini sürdürmektedir. Bilgi işçile­ri denilen bu kategori daha çok teknolojiye da­yalı üretim biçimlerinin sağladığı imkânlardan faydalanır ve bireyselleşmiş bir yaşam tarzının temsilciliğini yapar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder