2 Şubat 2013 Cumartesi

Çalışma sosyolojisi 3. ünite özeti

Çalışma sosyolojisinde çağdaş yaklaşımlar
Çalışma sosyolojisinde çağdaş yaklaşımların or­taya çıkış nedenlerini açıklamak
Çalışma sosyolojisinin bir alt disiplin olarak geliş­mesi daha çok 1920’lerin sonundan itibaren ol­muştur. Bundan önceki dönemde sosyolojide kla­sik yaklaşımlar - Marx, Weber ve Durkheim - ça­lışmanın modern toplumlardaki merkezî önemi­ne dikkat çekmişlerdir. Ancak bu teorilerin en­düstri toplumlarında çağdaş çalışma koşullarını ele almadaki etkisi sınırlıdır. Yirminci yüzyılın ba­şından itibaren endüstriyel örgütlenme bilimsel yönetim yaklaşımına uygun olarak mühendislikle ilgili bir süreç olarak görülüyordu. Çalışanların hayat koşullarındaki sorunlar ise iktisadi bir me­sele olarak ele alınmaktaydı. Ancak özellikle 1929 Büyük Bunalımı’ndan sonra sağlıklı bir toplumun temelleri için yeni bir yaklaşıma ihtiyaç duyuldu­ğu görülmektedir. Çalışma sosyolojisinde çağdaş eğilimler bu noktada, çalışanların sosyal ilişkileri­nin önem ve belirleyiciliğinin ortaya konması amacıyla araştırmalarını yürütmüşlerdir.
Çalışma sosyolojisinden çağdaş yaklaşımların evrelerini tanımlamak
Çalışma sosyolojisinde çağdaş gelişmeler, Beşeri İlişkileri Yaklaşımıyla hız kazansa da ilerleyen dö­nemlerde farklı eğilimler ortaya çıkmıştır. H.I. Simpson, bu gelişmelerin üç evrede incelenebile­ceğini ileri sürmüştür. İlk evre Hawthorne Deney­lerinin ardından Beşeri İlişkiler Yaklaşıminm haki­miyetiyle başlar. Bu dönemde araştırmalarda çalış­manın anlamlı olduğu sosyal grupların önemine inanılmıştır. Yaygın olarak da küçük gruplar üze­rinde antropolojinin yöntemleri kullanılmıştır. İkin­ci evre, 1960’lardan itibaren başlar. Bu dönemde çalışmalar daha çok yapısal ve bireysel faktörleri dikkate almıştır. İlk evre ile üçüncü evre arasında köprü olarak görülebilecek bu evrede istatistiki tekniklerin gelişmesi ile daha çok sosyal psikoloji ile yakın ilişkiler kurulmuştur. Son evre 1970’lerde kitle üretim sistemlerinin etkinliğini kaybetmesi ve kapitalizmin radikal yorumlarının yaygınlaşması bakış açısını daha çok ekonomik faktörlere kay­masına neden olmuştur. İlk dönemdeki sosyal in­san algısı bu dönemde ekonomik insana kaymış­tır. Son dönemde çalışma sosyolojisinde yönlendi­rici ilişkiler daha çok iktisat ile kurulmuştur.
Çağdaş kuramların ilk evresi olan Beşeri İlişkiler Yaklaşımı’nm özelliklerini anlatmak
Beşeri İlişkiler Yaklaşımı, çalışmanın ve örgütsel yapıların Bilimsel Yönetim ilkelerinin kısıtlayıcı çerçevesine bir eleştiri olarak doğmuştur. Ancak kuramın ilk ortaya atıldığı Hawthorne Deneyle­rinde başlangıçtaki amaç tamamen farklıdır. Bu
deneyler çevresel koşulları ile verimlilik arasın­daki ilişkilere odaklanmış, buna karşın elde edi­len sonuçlar şaşırtıcı olmuştur. Hawthorne Araş­tırmaları, çalışma ortamında sosyal ilişkilerin ve sosyal grupların önemini göstermiştir. Buna güç­lü sosyal ilişkiler ile verimlilik arasında yüksek derecede ilişki vardır. Bu vurgu, çalışma sosyo­lojisi için de önemli bir dayanak noktası olmuş­tur. Beşeri İlişkiler Yaklaşımı’nın üç alt ekolü ol­duğu söylenebilir. Bunlardan birincisi Mayo’nun öncülüğündeki Ortodoks Okul’dur. Ayrıca iş ye­ri dışındaki sosyal çevrenin önemini vurgulayan Chicago Okulu ve sosyal iletişime önem veren Etkileşimci Okul diğer ekolleri oluşturur.
Çağdaş kuramların ikinci evresi olan ara döne­min genel özelliklerini ifade etmek
İkinci evrenin temel özelliği yapısal ve bireysel un­surlara önem vermektir. Ayrıca sosyal psikolojinin değer kazandığı bir metodolojik eğilim söz konu­sudur. Bu dönemde önemli bir eğilim Hümanistik Kuramlardır. Beşeri İlişkiler Yaklaşımı’nda olduğu gibi çalışma hayatının mekanik unsurlar ile değer­lendirilmesine karşı koymasına rağmen, ilgi odağı bireysel özelliklerdir. Hümanistik kuramlar arasın­da Mc Gregor’un X ve Y yaklaşımı örgüt ilkeleri ba­kımından bir tipoloji denemesidir. Maslow ise bi­reysel özellikleri ihtiyaçlar paralelinde tanımlayarak ihtiyaçlar hiyerarşisinin yönlendiriciliğine dikkat çekmiştir. Örgüt kültürü kuramları ve Sistem Teori­si ise daha çok yapısal unsurlara dikkat çeker. Ör­gütlerin aynı zamanda kültürel bir alan olduğuna dikkat çeken Örgüt Kültürü Yaklaşımı, çalışma ko­şullarındaki kültürel uyum ve etkileşimin değerine inanır. Sistem Teorisi ise örgütleri geniş bir toplum­sal sistem içerisinde özgün işlev ve alt işlevleri olan sosyal sistemler olarak değerlendirir.
Çağdaş kuramlarda günümüzde etkili olan gö­rüşleri tartışmak
Günümüzde çalışma sosyolojisi, çalışanları iktisa­di belirleyicilerin ışığında ele alma eğilimindedir. Daha çok radikal bir kapitalizm eleştirisi olan “Emek Süreci Teorisi” örgütleri, kapitalist üretim organizasyonları görür ve bu organizasyonlar ser­mayedarların sürekli dönüşüm isteklerine göre şekillenmektedir. Bu şekillenmenin temel amacı emeğin üretimin kontrolüne ilişkin tüm bağlantı­ları işlevsizleştirmektir. Bu amaçla etkin bir kon­trol ve rıza sistemleri yaratılır. Ancak çalışanların bunlara karşı koyma biçimleri de önemlidir. Yeni iktisat sosyolojisi ise sosyolojinin iktisadın soyut birey modeline karşı koyması gerektiğini iddia eder. Bu yaklaşım çalışma sosyolojisini kendi eği­limleri içerisinde bir alt alan olarak görmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder