Çalışma sosyolojisinde çağdaş yaklaşımlar
Çalışma sosyolojisinde çağdaş yaklaşımların ortaya çıkış nedenlerini açıklamak
Çalışma sosyolojisinin bir alt disiplin olarak gelişmesi daha çok 1920’lerin sonundan itibaren olmuştur. Bundan önceki dönemde sosyolojide klasik yaklaşımlar - Marx, Weber ve Durkheim - çalışmanın modern toplumlardaki merkezî önemine dikkat çekmişlerdir. Ancak bu teorilerin endüstri toplumlarında çağdaş çalışma koşullarını ele almadaki etkisi sınırlıdır. Yirminci yüzyılın başından itibaren endüstriyel örgütlenme bilimsel yönetim yaklaşımına uygun olarak mühendislikle ilgili bir süreç olarak görülüyordu. Çalışanların hayat koşullarındaki sorunlar ise iktisadi bir mesele olarak ele alınmaktaydı. Ancak özellikle 1929 Büyük Bunalımı’ndan sonra sağlıklı bir toplumun temelleri için yeni bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğu görülmektedir. Çalışma sosyolojisinde çağdaş eğilimler bu noktada, çalışanların sosyal ilişkilerinin önem ve belirleyiciliğinin ortaya konması amacıyla araştırmalarını yürütmüşlerdir.
Çalışma sosyolojisinden çağdaş yaklaşımların evrelerini tanımlamak
Çalışma sosyolojisinde çağdaş gelişmeler, Beşeri İlişkileri Yaklaşımıyla hız kazansa da ilerleyen dönemlerde farklı eğilimler ortaya çıkmıştır. H.I. Simpson, bu gelişmelerin üç evrede incelenebileceğini ileri sürmüştür. İlk evre Hawthorne Deneylerinin ardından Beşeri İlişkiler Yaklaşıminm hakimiyetiyle başlar. Bu dönemde araştırmalarda çalışmanın anlamlı olduğu sosyal grupların önemine inanılmıştır. Yaygın olarak da küçük gruplar üzerinde antropolojinin yöntemleri kullanılmıştır. İkinci evre, 1960’lardan itibaren başlar. Bu dönemde çalışmalar daha çok yapısal ve bireysel faktörleri dikkate almıştır. İlk evre ile üçüncü evre arasında köprü olarak görülebilecek bu evrede istatistiki tekniklerin gelişmesi ile daha çok sosyal psikoloji ile yakın ilişkiler kurulmuştur. Son evre 1970’lerde kitle üretim sistemlerinin etkinliğini kaybetmesi ve kapitalizmin radikal yorumlarının yaygınlaşması bakış açısını daha çok ekonomik faktörlere kaymasına neden olmuştur. İlk dönemdeki sosyal insan algısı bu dönemde ekonomik insana kaymıştır. Son dönemde çalışma sosyolojisinde yönlendirici ilişkiler daha çok iktisat ile kurulmuştur.
Çağdaş kuramların ilk evresi olan Beşeri İlişkiler Yaklaşımı’nm özelliklerini anlatmak
Beşeri İlişkiler Yaklaşımı, çalışmanın ve örgütsel yapıların Bilimsel Yönetim ilkelerinin kısıtlayıcı çerçevesine bir eleştiri olarak doğmuştur. Ancak kuramın ilk ortaya atıldığı Hawthorne Deneylerinde başlangıçtaki amaç tamamen farklıdır. Bu
deneyler çevresel koşulları ile verimlilik arasındaki ilişkilere odaklanmış, buna karşın elde edilen sonuçlar şaşırtıcı olmuştur. Hawthorne Araştırmaları, çalışma ortamında sosyal ilişkilerin ve sosyal grupların önemini göstermiştir. Buna güçlü sosyal ilişkiler ile verimlilik arasında yüksek derecede ilişki vardır. Bu vurgu, çalışma sosyolojisi için de önemli bir dayanak noktası olmuştur. Beşeri İlişkiler Yaklaşımı’nın üç alt ekolü olduğu söylenebilir. Bunlardan birincisi Mayo’nun öncülüğündeki Ortodoks Okul’dur. Ayrıca iş yeri dışındaki sosyal çevrenin önemini vurgulayan Chicago Okulu ve sosyal iletişime önem veren Etkileşimci Okul diğer ekolleri oluşturur.
Çağdaş kuramların ikinci evresi olan ara dönemin genel özelliklerini ifade etmek
İkinci evrenin temel özelliği yapısal ve bireysel unsurlara önem vermektir. Ayrıca sosyal psikolojinin değer kazandığı bir metodolojik eğilim söz konusudur. Bu dönemde önemli bir eğilim Hümanistik Kuramlardır. Beşeri İlişkiler Yaklaşımı’nda olduğu gibi çalışma hayatının mekanik unsurlar ile değerlendirilmesine karşı koymasına rağmen, ilgi odağı bireysel özelliklerdir. Hümanistik kuramlar arasında Mc Gregor’un X ve Y yaklaşımı örgüt ilkeleri bakımından bir tipoloji denemesidir. Maslow ise bireysel özellikleri ihtiyaçlar paralelinde tanımlayarak ihtiyaçlar hiyerarşisinin yönlendiriciliğine dikkat çekmiştir. Örgüt kültürü kuramları ve Sistem Teorisi ise daha çok yapısal unsurlara dikkat çeker. Örgütlerin aynı zamanda kültürel bir alan olduğuna dikkat çeken Örgüt Kültürü Yaklaşımı, çalışma koşullarındaki kültürel uyum ve etkileşimin değerine inanır. Sistem Teorisi ise örgütleri geniş bir toplumsal sistem içerisinde özgün işlev ve alt işlevleri olan sosyal sistemler olarak değerlendirir.
Çağdaş kuramlarda günümüzde etkili olan görüşleri tartışmak
Günümüzde çalışma sosyolojisi, çalışanları iktisadi belirleyicilerin ışığında ele alma eğilimindedir. Daha çok radikal bir kapitalizm eleştirisi olan “Emek Süreci Teorisi” örgütleri, kapitalist üretim organizasyonları görür ve bu organizasyonlar sermayedarların sürekli dönüşüm isteklerine göre şekillenmektedir. Bu şekillenmenin temel amacı emeğin üretimin kontrolüne ilişkin tüm bağlantıları işlevsizleştirmektir. Bu amaçla etkin bir kontrol ve rıza sistemleri yaratılır. Ancak çalışanların bunlara karşı koyma biçimleri de önemlidir. Yeni iktisat sosyolojisi ise sosyolojinin iktisadın soyut birey modeline karşı koyması gerektiğini iddia eder. Bu yaklaşım çalışma sosyolojisini kendi eğilimleri içerisinde bir alt alan olarak görmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder