Türkiye’de 1980-2010 döneminde, çalışma ilişkilerini etkileyen siyasal, toplumsal ve iktisadi etkenleri tanımlamak.
Çalışma ilişkileri siyasal, sosyal ve iktisadi bir dizi çevresel koşul tarafından etkilenir ve şekillendirilir. Çalışma ilişkileri bütünsel bir yaklaşımla, dönemin sosyal, siyasal ve iktisadi etkenleri ile birlikte ele alındığında anlaşılabilir. Siyasette, iktisadi politika tercihlerinde ve hukuksal alanda yaşanan gelişmeler, işgücünün sektörel ve sınıfsal yapısında meydana gelen değişimler çalışma ilişkilerini anlayabilmek için kilit öneme sahiptir. 1980 sonrası dönemde, 1960-80 döneminin ithal ikameci sanayileşme politikaları terk edilmiş, bunun yerine ihracata dayalı sanayileşme olarak adlandırılan ve küresel ekonomiye eklemlenmeyi amaçlayan yeni bir iktisat politikası tercih edilmiştir. Benimsenen iktisat politikaları ile kamunun ekonomideki rolü azaltılmış özelleştirme ve dışsallaştırma uygulamaları ile kamu istihdamı zayıflamıştır. Dönem boyunca tarım dışı işgücü önemli ölçüde artmış ve sanayileşmeye paralel olarak ücretlilerin oranı toplam istihdam içinde yüzde 60 civarına ulaşmıştır.
1980 sonrası dönemde Türkiye’de çalışma ilişkilerinin esnekleşmesini ve 1982 Anayasası ile 2821 ve 2822 sayılı sendikal yasaların oynadığı rolü açıklamak.
1980 sonrası dönemin temel özelliği çalışma ilişkilerinde esneklik ve kuralsızlaşmanın güçlenmesidir. Bu yönüyle 1960-1980 döneminin tersi bir gelişme söz konusudur. 1982 Anayasası ile 2821 ve 2822 sayılı yasalar sendikal hakları güvence altına almaktan daha çok, bu hakları sınırlamak yaklaşımına sahiptir. Bireysel çalışma ilişkilerinde de benzer bir gelişme yaşanmış ve 4857 Sayılı İş Yasası, 1475 sayılı eski İş Yasasına göre çalışma ilişkilerinde esnekliği artırıcı düzenlemeler getirmiştir. Anayasa ve sendikal yasalar diğer faktörlerin yanında sendikalaşma ve toplu iş ilişkilerinin etkisini azaltıcı bir rol oynamıştır.
Türkiye’de 1980-2010 döneminde, sosyal taraf lann örgütlenmesi, sendikacılıkta yaşanan gelişmeleri değerlendirmek.
Dönem boyunca 1960-1980 döneminin tersine sendikacılıkta ciddi bir gerileme yaşanmıştır. Ücretli çalışanların sayısındaki büyük artışa rağmen toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısı ve sendikalı işçi sayısı nicel olarak gerilemiştir. 1980’lerin ortalarında 1.5 milyona yaklaşan toplu sözleşme kapsamındaki işçi sayısı 2010’da 750 bin civarına gerilemiştir. Fiili sendikalaşma oranı ise yüzde 22’den yüzde 6 civarına inmiştir. İşyeri sendikalarının yasaklanmasıyla sendikacılıkta ciddi bir merkezîleşme eğilimi yaşanmıştır. Yasa merkezi bir toplu pazarlığa olanak tanımasa da bu dönemde toplu iş sözleşmesi sürecinin fiilen mekezîleştiği görülmektedir.
Türkiye’de 1980-2010 döneminde, toplu iş sözleşmeleri ile grev ve işçi eylemlerinde yaşanan eğilimleri ifade etmek.
1960-1980 döneminde bireysel iş sözleşmeleri yerini hızla toplu iş sözleşmelerine bırakırken 1980 sonrasında toplu iş sözleşmelerinin kapsamının giderek daraldığını görüyoruz. Böylece çalışma ilişkilerinin toplu boyutu zayıflarken bireysel boyutu ön plana çıkmaya başlamıştır. Sendikal yasaların kısıtlayıcı özelliklerine rağmen grev eğilimi 1990’ların ortasına kadar yükselmiştir. Özellikle 12 Eylül döneminde bastırılan işçi hakları ve düşen reel ücretlere tepki olarak 1990’la- ra doğru grevler yoğunlaşmıştır. Greve katılan işçi sayısı ve grevde geçen işgünü açısından dönem boyunca istikrarsız bir gelişme yaşanmıştır. 1995 sonrası grev eğilimi azalmaya başlamış ve 2000’li yıllarda ise hızla gerilemiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder