2 Şubat 2013 Cumartesi

Bireysel iş hukuku 1. ünite özeti

 İş Hukukunun Konusu ve Uygulama Alanı


  İş Kanunu’nun kapsamına giren hukuki ilişki türlerini tartışmak.
Toplum içindeki çalışma ilişkileri bağımlı ve ba­ğımsız çalışma olarak iki ana gruba ayrılabilir. Bağımlı ve bağımsız çalışma arasındaki sınırı be­lirlemedeki güçlüklere rağmen bu iki çalışma tipi arasındaki temel farklılık kişinin çalışma ilişkisin­de sahip olduğu özerkliktir. Bağımlı çalışanlar, bir başkasının emir ve talimatı altında çalışan ki­şilerdir. Bağımlı çalışan bir kişinin sözleşmesinde belirlenen sınırlar çerçevesinde hangi işi görece­ği, bu işi nasıl göreceği, nerede ve ne zaman gö­receği bir başka kişi tarafından belirlenir. Bağım­lı çalışanlar grubuna işçiler, devlet memurları ve diğer kamu görevlileri dâhildir. Bağımlı çalışanla­rın tamamı iş hukukunun inceleme alanına gir­mez. İş hukuku, bir sözleşme ilişkisi çerçevesin­de bağımlı çalışan işçilerle işverenler arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen hukuk dalıdır.
Dünyada ve ülkemizdeki iş hukukunun tarihsel gelişimini irdelemek.
İş hukuku sanayi devrimiyle doğmuştur. Sanayi devrimi öncesi toplumlarda tarımda ve meslek birlikleri altında örgütlenmiş zanaatkâr tipi çalış­ma biçimleri yaygındı. Sanayi devrimi, çalışma­nın toplumsal ilişkilerdeki yerini esaslı bir biçim­de değiştirmiştir. Buharın keşfi ve bir üretim mer­kezi olarak fabrikanın ortaya çıkması ile bir yan­dan üretim yapısal bir değişime uğramış, öte yan­dan bu değişimler toplumsal alanda da etkisini göstermiş, yeni bir toplumsal sınıf olarak işçi sı­nıfı ortaya çıkmıştır.
Sanayi devrimiyle kurulan fabrikalardaki çalış­ma ilişkilerinin hukuki yapısı Fransız Devrimiy­le şekillenen düşünsel ortamda, özgürlük ve eşit­lik değerleri çerçevesinde şekillenmiştir. Özgür ve hukuken eşit bireylerden oluşan bir toplum­da işçi ve işveren, sözleşme özgürlükleri çerçe­vesinde aralarındaki hukuki ilişkiyi düzenleme serbestisine sahipti. Oysa büyük nüfus kesimle­rinin fabrikalarda çalışmak için başvurmasıyla, iş arayan çok sayıda kişinin varlığı işçilerin ken­di lehlerine olan çalışma koşullarını sözleşme ile işverenlere kabul ettirme güçlerini fiilen or-
tadan kaldırmıştı. Bunun sonucunda sefalet üc­reti olarak adlandırılan çok düşük ücretler kar­şılığı çok uzun saatlerle çalışılmış, daha ucuza malolduğu için küçük yaştaki çocuk ve kadın işçiliği yaygınlaşmıştır.
Bu gelişmeler sonrasında devletin işçi ile işveren arasındaki sözleşme ilişkisine müdahalesi gerek­liliği ortaya çıkmıştır. İlk defa 1800’li yılların ba­şında çocuk ve kadın işçilerin çalıştırılmasına iliş­kin yasaklarla başlayan bu müdahalelerin sayısı zaman içinde artmıştır.
İşçiler sendikaları aracılığıyla mücadele etmeye başlamışlardır. Sendikal mücadeleye karşı dev­letler başlangıçta olumsuz tavır takınmış, sendi­kalar yasa dışı örgütler olarak kabul edilmiştir. 20 yüzyılın başında sendikalar hukuki meşruiyet­lerini elde etmiş, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise sendika hakkı temel haklar arasında yerini al­mıştır. Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki Versail- le Barış Anlaşması ile Birleşmiş Milletler bünye­sinde kurulan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO- International Labour Organisation) ile iş hukuku bugünkü biçimini almaya başlamıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda ise loncalar uzun bir dönem üretim ve çalışma ilişkilerini düzenlemiş­tir. Çalışma hayatının genellikle tezgâh ve el işle­rine dayanması, sanayileşmenin çok çeşitli ne­denlerle başlayamaması nedeniyle Avrupa’da gö­rüldüğü gibi bir işçi sınıfı uzun bir dönem ortaya çıkmamıştır.
Kurtuluş Savaşı sırasında 1921 yılında TBMM ta­rafından kabul edilen Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Amelesi Hukukuna Müteaallik Kanun ile Kömür Tozları Kanunun kabulü dikkat çekicidir. Ancak ülkemizde modern anlamdaki iş hukuku Cumhuriyetin kurulması ile oluşmuştur. 1924 ta­rihli Hafta Tatili Kanunu ve 1926 tarihli Borçlar Kanunu bu alandaki ilk kanunlardır. Devletin ön­cülüğünde ulusal sanayiinin oluşmaya başlaması ile 1936 tarihinde yürürlüğe giren 3008 sayılı İş Kanunu bu alandaki ilk özel kanun olup yakla­şık 30 yıl uygulanmıştır. İkinci Dünya Savaşı son­rası dönemde çalışma yaşamını düzenleyen çok sayıda kanun kabul edilmiştir.
Günümüzde iş hukuku alanında yürürlükte bu­lunan düzenlemelerin başında 4857 tarihli îş Ka­nunu’nun yanısıra 2821 sayılı Sendikalar Kanu­nu, 2822 sayılı Toplu îş Sözleşmesi Grev ve Lo­kavt Kanunu ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu sayılabilir.
İş hukukunun temel ilkelerini ve kaynaklarını açıklamak.
îş hukukunun işçinin korunması, sözleşme ser- bestisinin sınırlanması, yararlılık ilkesi ve işçi le­hine şart ile kendi kendine yardım ilkesi olmak üzere dört temel ilkesi bulunmaktadır. îş hukuku işçinin bağımlılığının yarattığı sakıncalara karşı işçiyi korumak amacıyla ortaya çıkmış bir hukuk dalıdır. Ancak işçinin korunması ilkesi uygulanır­ken toplum yararı da göz ardı edilmemelidir. îş hukukunda zayıf durumdaki işçinin iradesinin korunması amacıyla işçi ve işverenin sözleşme serbestisi kanunun emredici hükümleriyle sınır­landırılmışım. Yararlılık ilkesi ile kastedilen aynı konuyu düzenleyen birden çok hukuki düzenle­me bulunması halinde işçi lehine olanın öncelik­le uygulanmasıdır. îş hukukunun gelişiminde sendikal mücadele, grev ve lokavt, sosyal diya­log gibi kendi kendine yardım mekanizmaları da büyük önem taşımaktadır.
îş hukuku alanındaki kurallar diğer hukuk dalla­rında olduğu gibi resmi devlet organları tarafın­dan konulmuş olabileceği gibi, bizzat taraflarca da oluşturulmuş olabilir. Ulusal nitelikli bu kay­naklar dışında uluslararası nitelikli düzenlemeler de iş hukukunda büyük önem taşır.
İş Kanunu ’nu kapsamını ortaya koymak. Ülkemizde işçi ile işveren arasında kurulan iş iliş­kisinin hukuki çerçevesi farklı kapsama sahip ka­nunlar tarafından düzenlenmiştir. En geniş uygu­lama alanına sahip olan kanun 4857 sayılı îş Ka- nunu’dur. Deniz ve hava taşıma işleri, 50’den az işçi çalıştıran tarım ve orman işyerleri, tarımla il­gili yapı işleri, el sanatı işleri, ev hizmetlerinde çalışanlar, çıraklar, sporcular, rehabilite edilen­ler, esnaf ve sanatkâr işyerleri dışında kalan ve iş sözleşmesine dayalı olarak yapılan tüm işler îş Kanunu’nun kapsamında yer alır.
Gemi adamlarının iş ilişkileri Deniz îş Kanu­nu’nda; gazetecilerin iş ilişkileri Basın îş Kanu­nu’nda düzenlenmiştir. Her üç kanunun kapsamı dışında kalan iş sözleşmelerine ise, Borçlar Ka­nunu’nun hizmet sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder